📅 Yayınlanma: 01.11.2025 12:41
Türk futbolu, her sezon kendine ait bir kaos başlığı bulmakta pek zorlanmaz. Ancak son günlerde gündeme düşen “Bahisçi Hakemler” konusu, taşları yerinden oynatmış durumda.
Kimileri şaşkın, kimileri öfkeli…
Bir kısım ise sadece “E, ne bekliyordunuz?” diyerek soğukkanlılığını koruyor.
Zira, saha içinde ve dışında temiz kalması beklenen hakemlerin bahis siteleri üzerinden işlem yaptığı iddiası, futbolun zaten yara bere içinde olan güven duygusuna son darbeyi vurmuş gibi görünüyor.
İddiaya göre bazı hakemler, çeşitli platformlar üzerinden kendi adlarına bahis hesabı açtı ve bu hesapları aktif şekilde kullandı. Federasyonun radarına takılan hareketlilik sonrası, konuyla ilgili soruşturmalar başladı. Bugüne kadar duyduğumuz birçok skandalın yanında bu olay, hem cesaret hem de biraz ahmaklık karışımı bir girişim gibi duruyor.
Uçurum kenarında dans ederken alkış beklemek kadar iddialı…
Ahmaklık ile Cesaret Arasındaki İnce Çizgi
Kendi adına bahis hesabı açmak…
Hakikaten zekâ ürünü müdür, yoksa pervasızlığın kitabı mı yazılıyor?
Bir süre sonra ortaya çıkacağı neredeyse garanti olan bir yolda yürümek, basit bir risk algısı hatası değil. Hele ki mesleği sahadaki adaleti temsil etmek olan bir figürseniz…
Bunun adı cesaret değildir; olsa olsa ‘yakalanma merağı’dır.
Cesaret, etik sınırlar içinde kalıp dik durabilmektir. Bu davranış ise, etik dışının, hatta hukukun kıyısında gezinen bir akıl tutulması.
“Eşeğin Aklına Karpuz Kabuğu Düşürmek”
Şimdi gelelim işin başka boyutuna…
Toplum hafızasına kazınmış bu atasözünü boşuna kullanmamışlar. Hakemlere bahis firmalarının ismi ya da logosu bulunan antrenman kıyafetleri giydirilir, bahis firmaları liglere isim sponsoru yapılırsa, bu kabuğu eşeğin aklından nasıl çıkaracağız?
Sürekli gözünün önünde sallanan bir marka, bir logoyla iç içe olan hakemler, bir noktadan sonra “Acaba?” diye sormaz mı?
Kısacası her gün makarnayı gören çocuğun, bir gün merak edip tadına bakmamasını beklemek kadar naifçe.
TFF’nin Hiç mi Suçu Yok?
Federasyon, yıllardır “temiz futbol” mottosuyla ortalıkta dolaşıyor. Ancak sponsorluk yapısının içinde bahis firmaları bu denli görünürken, hakemlerin ruhsal direnç testini kim yaptı?
Kimler, “Bu durum risk doğurur” dedi?
Reklam gelirlerini gören gözler, sistem içindeki olası çürümeyi görmedi mi?
Bir sporun değerleri, sadece sahadaki oyuncularla değil, etrafını çevreleyen ekonomik ekosistemle ayakta kalır. Siz dışarıdan et kokusunu verip içeride eti yasaklarsanız, birileri gizlice mutfakta dolanır.
Güven Duvarı Harç Harç Çöküyor
Türk futbolunun en büyük sorunu yıllardır “güven.”
Taraftar, teknik ekip, futbolcu…
Kimse sahadaki adaletin yüzde yüz olduğuna ikna değil. İşte şimdi, o güven duvarının çatlaklarından elini kolunu sallayarak çıkan bir skandal daha var.
Duvarın yeniden örülmesi için, şeffaflık, etik eğitim, sorumluluk bilinci ve en önemlisi ekonomik bağımsızlık gerekiyor.
Peki Yarından Umut Var mı?
Evet, olabilir.
Ama önce kabukları kaldırmayı öğrenmek gerek.
Sonra eşekleri düşünmeyi bırakmak…
Ve belki de en önemlisi:
Bahis logosu altında oynanan oyunu yöneten adamdan “tarafsızlık” beklememek.